Monday, July 27, 2015

İNGİLTERE-İSKOÇYA


STONEHENGE

İngiltere'ye gidişimin en önemli nedenlerinden biri Stonehenge'i görebilmekti. Bu yüzden bu seyahatim şekillenir şekillenmez öncelikle buraya nasil gidebilirim diye araştırdım. En mantıklısı buraya gelen turlardan birini satın almaktı ve öyle de yaptım. İnternetten birkaç anahtar kelime yardımıyla bu turlara ulaşabilirsiniz. Biz Premium Tur'u seçtik. Çok ideal bir tur olduğunu söyleyemem ama tek günde birkaç yeri birden görmek istiyorsanız bu tarzda bir tur almanızı öneririm.



Stonehenge, Salisbury'nin kuzeyinde tarih öncesi zamanlardan gelen bir kalıntı. UNESCO'nun koruduğu alanlardan biri. Londra'dan otobüsle önce turist merkezi gibi bir yere geliyorsunuz. Sonra bilet alıp sizi bu merkezden Stonehenge'in bulunduğu bölgeye götüren küçük dolmuşlara biniyorsunuz. Bölgeyi gezdikten sonra tekrar aynı dolmuşlarla geri dönüyorsunuz. Ama bana sorarsanız bu bölgeye biraz daha fazla zaman ayırmak gerekiyor. Çünkü sadece Stonehenge'in olduğu bölge değil, onun etrafındaki bölge de çok etkileyici. Dolmuşla gidilen mesafe sabahın erken saatlerinde yürünerek gidilse ve sonra tekrar yürüyerek dönülse bence bölgenin üzerinizdeki enerjisi artacaktır. Stonehenge oldukça turistik bir alan olmuş, dolayısıyla kalıntı alanı çevrelenmiş ve ziyaretçilerin içeri girilmesine izin verilmiyor. Aldığım duyuma göre ekstra ücret ile kalıntı alanına girmek mümkünmüş, ancak bunun nasıl yapıldığını bilmiyorum.



Stonehenge güneşin hareketlerine göre, yaklaşık 4500 yıl önce tarih öncesi insanlar tarafından yapılmış. Stonehenge tek bir seferde yapılmış bir anıt değil. Aslında ne için inşa edildiği tam olarak bilinmiyor. Arkeologlar ibadet amaçlı kullanıldığını düşünüyorlar. Son zamanlarda ortaya çıkarılan Göbeklitepe ile büyük benzerlikleri var. Göbeklitepe Stonhenge'ten çok daha eski, ancak Göbeklitepe'deki taşlar üzerine oyulmuş resimler buradaki uygarlığın Stonehenge'tekinden çok daha fazla gelişmiş olduğunu düşündürüyor.



Stonehenge'ten Bath şehrine giderken yollar tıpkı Hercule Poirot dizilerindeki gibi, yemyeşil. Tipik İngiliz evleri, orjinal çatolarıyla kendinizi ortaçağda hissetmenize neden oluyor.





BATH



Bath şehri vaktiniz olursa görülmeye değer bir şehir. Etrafında da pek çok arkeolojik alan var. Aslında kentin kendisi de çok iyi korunmuş bir şehir. Ancak Türkiye'den gidiyorsanız, arkeolijye zaten çok aşina olduğunuz için çok da farklı gelmiyor.



18. yüzyılda yapılmış köprü.












WINDSOR KALESİ



Windsor Kalesi. Kale uzun yıllar İngiliz kraliyet ailesinin evi olarak kullanılmış. Günümüzde ise Kraliçe'nin resmi konutu olarak hizmet veriyor. Kale ilk olarak Londra'yı batıdan gelecek tehlikelere karşı korumak için 1070' lerde kuruluyor. Ancak daha sonraları kale saraya dönüştürülüyor. Gezmek için en az 2-3 saat vakit ayırmanızı öneririm ve kesinlikle rahat birşeyler giyin. Bir de önünde bayağı uzun kuyruk olabiliyor. Biletinizi online alırsanız daha az sıra beklersiniz demek isterdim ama pekçok yerde biletinizi nereden almış olursanız olun aynı sırada bekliyorsunuz.



Windsor Kalesinde görülecekler, State apartments, kraliçe Mary'nin bebek evi ve Şapel.








Gotik mimari ile inşa edilmiş olan Şapel.




LONDRA-EDINBURGH



Ve Londra. Ağer Harry Potter hayranı iseniz London Kings Cross istasyonuna mutlaka gitmelisiniz. Ne bulacaksınız? Platform 9 3/4.  Buradan Hogwards Express'e geçip okulunuza gidebilirsiniz. Hedwig de sizinle beraber.



London Kings Cross İstasyonu. Londra'dan Edinburgh'a gitmek için hızlı treni kullandık. Biletleri de daha ekonomik olması için online olarak aldık. Aldığımız bu online biletleri Kings Cross İstasyonundaki bilet makinelerinden kolaylıkla gerçek biletlere çevirdik. Her ne kadar ülkeler arasında bir seyahat yapacak da olsanız, istasyona saatler öncesinden gitmeniz gerekmez, en fazla yarım saat önce istasyonda olsanız yeterli. Ancak peron numaranızı istasyondaki dev ekranlardan mutlaka kontrol ederek treninize gidin.



Edinburgh'a giderken izlediğiniz yol nefis manzaralara sahip. Uçsuz bucaksız yeşillikler, deniz ve heryerde otlayan koyun ve inekler..




EDINBURGH



Edinburgh'ta Waverley İstasyonunda indik. İstasyondan eski şehir hemen bir iki dakika. Ancak eğer elinizde bavullarınız varsa ve oteliniz eski şehirdeyse taksiye binmenizi tavsiye ederim. Çünkü eski şehire gitmek için oldukça dik merdivenlerden çıkmak zorundasınız, ayrıca merdiven sayısı da az değil.
Eski şehirde en ilgi çeken yapı tabiki Edinburgh kalesi. Kale şehrin tepelerinden birine kurulmuş.



Kaleden Edinburgh şehrinin görüntüsü.





Kale içindeki şapel.




Hayvanlar Avrupalıların hayatında önemli yere sahip. Bunu tüm ülkelerde sokaklarda gezerken, müzelerdeki tablolara bakarken ya da işte böyle bir kaleyi gezerken hissedebiliyorsunuz. Yukarıdaki fotoğrafta görünen savaşta ölen köpekler için yapılan mezarlık.



Kale içi.



Edinburgh güzel korunmuş bir eski şehir. Eski şehri gezmek çok fazla zaman almıyor, çünkü oldukça küçük bir şehir. Ama eğer vaktiniz varsa gidilecek güzel yerler elbette ki var. İlk olarak eski şehri güzel bir biçimde gezebilirsiniz.





İskoçya Ulusal Kütüphanesi









Elephant House Cafe. Harry Potter hayranları için ziyaret edilmesi ve güzel bir kahve içilmesi gereken bir yer. Harry Potter'ın yazarı hikayelerini burada yazmış. Buna çok da fazla şaşırmamak gerekir, çünkü cafenin arka tarafında oturduğunuzda tepede inşa edilmiş olan Edinburgh Kalesi size hemen Hogwards'ı hatırlatıryor. Bir yandan içeceğinizi yudumlarken bir yandan da bu güzel manzarayı seyredip zamanın tadını çıkarabilirsiniz.



Edinburgh'da pazar. Kalenin hemen altında kuruluyor.





Geleneksel bir İskoç yemeği güzel bir İskoç restoranında yenir. Sokaklarda keşfetmek için gezerken bulduğumuz bir lokanta. Ne yenir? Tabiki fish & cips.




İskoçya Ulusal Müzesi. Vaktiniz olursa gezebilirsiniz.




Müze birkaç kattan oluşuyor. Bir çeşit doğal tarih müzesi. Sadece iskoçya'ya ait değil tüm dünyaya ait eserler bulunuyor.



Greyfriars Bobby. Gitmişken bu cici bici köpek heykelini görün. Sahibini yıllarca mezarında beklemiş teriyer cinsi köpek. Öldükten sonra anısınıa bu heykel yapılmış.






İskoçya Ulusal Gallerisi (National Gallery of Scotland). Resimden zevk alıyorsanız, burayı ziyaret edin.  Küçük bir müze ancak pekçok güzel sanat eserini görebilirsiniz.



Eğer kurabiye seviyorsanız Mimi's Bakehouse'a uğrayın. Çeşit çeşit kurabiyelerden deneyin. Ancak kurabiyeler bizim damak tadımıza göre biraz fazla tatlı, birkaç tane alıp paylaşabilirsiniz.


İskoç parlamento binası, dışarıdan değişik bir mimarisi var. Arthur's Seat'e giderken yolunuzun üzerinde.



Holyroodhouse Sarayı




Arthur's Seat'in uzaktan görüntüsü. Eğer kendinize güveniyorsanız buraya çıkabilirsiniz. Ne var diye soracak olursanız, yüksekten görünen Edinburgh manzarasının yanısıra doğal bir dağ ortamında yürüyüş imkanı var. Ancak etap kısa ve kolay bir etap değil. En az 2-3 saatinizi de ayırmanız gerekir.



Arthur's Seat



Arthur's Seat'e tırmanırken kullandığınız yol.




Arthur's Seat'in tam karşısında Calton Hill denilen diğer bir tepe var.




Arthur's Seat'ten inerken geniş yemyeşil parklar var. İnsan sayısı az, köpek gezdiren çok. Hatta köpeklerin çoğu tasmasız geziyor, koşuyor oynuyor. Bağırıp çağıran çekin şu köpeği diye çığıranları göremedim..






Arthur's Seat'ten sonra eğer gücünüz kaldıysa Calton Hill'e de çıkmanızı öneririm. Arthur's Seat'in aksine Calton Hill'de doğanın dışında görebileceğiniz mimari eserler de var.





Nelson's Monument ve bitmemiş abide Calton Hill'de.




Calton Hill'den manzara.




Canton Hill'den Edinburgh Kalesi.



Princes Street Gardens. Edinburgh'ta bench gitmeniz gereken yerlerin başında gelir. Düzenli, yeşil, rengarenk çiçekleri olan güzel bir park.








Princes Gardens'ta yer alan küçük ev. Nefis görünümlü, huzur verici bir ev. Bu evi görmeden gelmeyin.















Edinburgh sokaklarında gaydası ile dinleyenlerin güzel vakit geçirmesine yardımcı olan İskoçumuz.






Kaldığımız otel kaşenin hemen altındaydı, ve penceresinden kale manzarası vardı.



Scott Monument yazar Walter Scott için Gotik tarzda yapılmış bir abide. Dünyada bir yazar için inşa edilmiş en büyük abide olarak biliniyor.




HIGHLANDS-PITLOCHRY-LOCH NESS-LOCH LUBNAIG

Scottish Highlands



İskoçyanın milli parklarından Cairngorm National Park. Edinburgh'un kuzeyinde yeralan ve oldukça geniş bir yüz ölçüme sahip bu milli park İskoç dağlıklarında yeralıyor.



Harry Potter filmlerindeki Quidditch maçının çekimleri burada gerçekleştirilmiş. Hatta yasak orman da buralarda imiş. Açıkçası İskoçya bu filme bayağı bir ev sahipliği yapmış.












Pitlochry




Edinburgh'tan Edinburgh yaylalarına bir tur aldık. İskoçyaya gittiyseniz yaylaları görmeden olmaz. Karadenize gidip yayla görmeden dönmeye benzer. Tabiki yolda birkaç küçük kasabaya uğradık. Bunlardan ilki Pitlochry.




Pitlochry ilk gördüğünüzde sizi etkileyen yemşeyil, sulak, küçük ve sevimli evleri olan bir İskoç köyü. Yapılacak ve gezilecek çok da fazla birşey yok ancak yine de yaklaşık 1 saat vakit ayırmanızı öneririm. En azından küçük ve dar sokakları, bahçelerinde rengarenk çiçekler olan eski zamanlardan kalma evleri görmek hoşunuza gidecektir.






Pitlochry'den yola çıktık yaylalara doğru. Yol tahmin edebileceğiniz gibi yemyeşil ve dağlarda karlar var.




Loch Ness - Urquhart Castle


İskoçya'ya gelmişken Loch Ness'i görmeden olmaz. Turumuzunda yaylaları gezerken buraya da uğruyoruz, canavarı görebilir miyiz diye bir tekne turu alıyoruz. Gölde hava buz gibi Mayıs sonunda, hatta güvertede soğuktan yüzüm uyuştu.



Loch Ness oldukça derin ve geniş bir göl. İskoçya'nın tüm gölleri toplansa yine  de burayı dolduramaz deniyor. Gölde bir de canavar efsanesi var: Nessie. Efsaneye göre çok eski zamanlardan günümüze kadar sağ kalmayı başaran bu deniz yaratığı gölün derinliklerinde yaşamakta.








İskoçya'da görmek istediğim kalıntılardan biri de Urquhat kalesi idi. Bu kaleyi görmeyi bir daha ki sefere bırakmıştım ama tekne turumuzda bu kaleyi görünce pek sevindim. Kale gölün kenarında yeralıyor, yaklaşık 1000 yıllık bir kale.




Loch Lubnaig



Yaylalardan dönüşte Loch Lubnaig'e de uğradık. Burası güzel manzaralı ama küçücük bir göl. İskoçya  zaten pekçok küçük göl bulunduruyor topraklarında.






İskoçya'da ne yapmalı? Gezilecek yerler?

1. Scotthish Highlands ( Loch ness, Urquhart Kalesi ve Cairngorm Ulusal Parkı)
2. Edinburgh Kalesi
3. National Gallery of Scotland
4. Arthurs Seat (Edinburgh)
5. Calton Hill
6. Princes Street Gardens
7. Elephant House
8. Greyfriars Bobby

LONDRA

Londra'da gezmek icin tavsiyem travelcard almanız. Londra bölgelere ayrılmış durumda (1,2,3,…), ancak ilk 3 zonu kapsayan Oyster Travelcard alırsanız eski şehirde pekçok yeri gezebilirsiniz. Yürüyerek gezilemeyecek kadar büyük bir şehir değil bence, ancak elbette saatlerce yürümekten hoşlanmayanlar bu kart ile rahatlıkla gezebilirler. Eğer 3 zon alırsanız, bazı saraylara gitmek için ilave bilet almanız gerekir, aksi halde trende (tube) yapılan kontrollerde ceza ödeyebilirsiniz. Bir de Londra'ya gitmeden önce her yer için online bilet aldık ki sıra beklemeyelim. Ancak gerek online gerekse de gittiğinizde bilet alın farketmiyor, herkesi aynı sıradan alıyorlar genellikle. Örneğin, Wesminster Abbey, Tower of London. Online biletlerimizin pek bir faydasını göremedik.


Covent Garden



Covent Garden'da güzel küçük bir meydan. Bu meydanda zaman zaman açık hava gösterilerine denk gelebilirsiniz.

Yarı-açık market yeri. Ufak tefek hediyelikler bulabilirsiniz.



St. Paul Kilisesi (St. Paul's Church)



Kings Cross İstasyonunun karşısında St. Pancras uluslararsı tren garı bulunuyor. Kings Cross'a gittiyseniz burayı da bir görün derim.





Eğer bir Harry Potter hayranı iseniz, Londra'da filmlerdeki bazı mekanları hatırlatan pek çok yer görebilirsiniz. Örneğin Hardys Sweet Shop.


Bu sokak da Hogwards alışverişlerinin yapıldığı Diagon Alley.

Hampton Court Palace


Hampton Court Palace. Bu sarayı ziyaret etmek istiyorsanız 6. zonu da içeren kart almış olmalısınız. Tabkii yine de sadece metro ile buraya gelemezsiniz. Waterloo istasyonunda National Rail'e aktarma yapmak zorundasınız. National Rail ile yaklaşık 40 dakika sonra bu saraya ulaşabiliyorsunuz.



Hampton Court Palace aslında çok kısa sürede gezilebilecek bir saray değil. Londra merkeze de çok yakın sayılmıaz. Dolayısıyla eğer burada harcayabileceğiniz bir yarım gününüz yoksa çok tavsiye etmem. Çok büyük bir bahçe, labirent şeklinde küçük bir eğlence bahçesi ve gül bahçeleri ile sarayın dışında da görülecek çok güzel alanlar var. Ayrıca sarayın içi de tam olarak gezmek isterseniz 1-2 saatinizi alır.










Sadece belli zamanlarda bakımı yapılan bir yeşil alan burası. Kocaman bahçenin sadece küçük bir bölümü.




Labirent bahçesi (MAZE). Çok eylenceli bir labirent, gitmişken mutlaka içine girin.



Gül Bahçeleri.



Gül bahçeleri.



Sarayın dışında aslına benzer biçimde yapılmış eski araba maketleri aslında fotoğraf çekimi için yapılmı.

Tower of London


Tower of London'ı uzaktan ilk gördüğümde, tarihi bir yapıya benzetilmeye çalışılmış yeni bir bir yapı sandım. Ama öğrendim ki yakın zamanda binanın dış cephesi temizlenmiş. Bana soracak olursanız kirli kalsa daha iyiymiş, çünkü o haliyle yepyeni duruyordu. Tower of London'a online bilet aldık, ama bir faydasını gördünüz mü diye sorarsanız cevabım hayır olur. Belki de gittiğim sezon sezon dışı idi ve dolayısıyla online ve online olmayan bilet sırası yapmaya vakit bulamamışlar diyerek konu üzerinde çok da fazla düşünmedim. Tower of London aslında bir zindan ve infaz yeri. İngiltere tarihindeki soylulardan bazıları bu kulelerde hapsedilmiş. Tower of London sadece soylulara değil prenslere de zindan olmuş. Örneğin The Bloody Tower ünlü küçük prenslerin önce hapsedildiği sonra da bir daha görülmedikleri kule. The Beauchamp Tower duvarlarında ünlü Tudor ailesinin mahkumlarının bıraktığı izler var.



Tower of London 1060'lı yıllarda inşa edilmiş. Daha sonra gelen krallar da binaya değişik eklemelerde bulunmuşlar. Tower of London'ın bir özelliği, krallıktaki üst düzey kişilerin infazının burada gerçeklerilmiş olması. İktidara sahip olanlar, halkın galeyana gelmesini önlemek ve tepkilerden korunmak için önemli kişlerin infazını burada gerçekleştiriyorlarmış.



Kuzgunlar Tower of London'da nöbet tutuyorlar. Rivayete göre kuzgunlar gittiğinde krallık da düşecek. Son derece dost canlısı olan bu hayvanlar fotoğraf çekebilesiniz diye size poz veriyorlar.



Tower of London'da surlar üzerinden bir gezinti yaparak kuşbakısı bir görünüm elde edebilirsiniz.
Gezilecek yerler arasında The White Tower (beyaz kule), The Bloody Tower, The Beauchamp Tower ve Crown Jewels (Kraliyet Mücevherleri) yeralıyor.



Kale içi.

London Bridge


Londra Köprüsü'nün Tower of London'dan görünüşü. Thames Nehri üzerinde inşa edilmiş olan bu köprü, iki uçta birer kule ve bu kuleleri birleştiren bir yaya bir de araç yolundan oluşuyor.

Kensington Palace


1689'da Kral 3. William ve Kraliçe 2. Mary satın aldıkları evi gerekli düzenlemeleri yaptırarak Kensington Sarayı'na çeviriyorlar. Saray 2 bölümden oluşuyor. İlk bölümü bugün de ziyaretçilere açık olan tarihi odalar. İkinci bölümü ise kraliyet ailesinin bazı üyelerinin hala aktif olarak kullandıkları bölüm, bu bölüm doğal olarak ziyaretçilere kapalı. Dışarıdan güzel bir saray. Ancak bilet alıp içeriyi gezmek gerekir mi sorusunun cevabı ne beklediğinize bağlı. Öyle çok gösterişli mutlaka görülmesi gereken bir yer değil, ancak eğer Lady Diana hayranı iseniz, odalardan birkaçında Lady Diana'nın özel günlerde giymiş olduğu bazı kıyafetleri sergileniyor.

Sarayın güzel ve bakımlı bir bahçesi var ve bahçe Hyde Park ile devam ediyor. Bahçeler ücretsiz gezilebiliyor.

Hyde Park


Hyde Park, Kensington Sarayı'nın bahçesinin devamında devasa bir park. Tam olarak gezebilmek için saatler gerekir. Oturup dinlenebileceğiz birkaç kafeterya var. Ya da göl kenarındaki banklara oturup ördekleri izleyebilirsiniz. Speakers Corner'ı gördüğünüz anda oraya yönelin. Orada istediğiniz herşeyi söyleyebilirsiniz.






Hyde parkın içinde İtalyan bahçeleri.














Londradaki en eski binalardan biri. Çıkan yangından sonra tekrar onarım görmüş.




Her Majesty's Theatre. The phantom of the opera 'yı 1700'lerden kalma bir binada izlemek isterseniz kaçırmayın derim.


Klasik bir londra otobüsü, Harry ve arkadaşları içeride olabilir.




Piccadilly Circus, Piccailly meydanı şehrin en işlek meydanlarından. Trafalgar Square'e ve National Gallery'ye çok yakın.




Trafalgar Square, Trafalgar meydanı, şehrin merkezinde yeralıyor. National Gallery hemen arkasında.



Trafalgar'da gece çökerken. Haziran başında gece yaklaşık 22.00' de oluyor.


National Gallery. Londra'ya gittiyseniz bence olmazsa olmazlardan bir tanesi bu sanat merkezi. 13.yüzyıldam itibaren pekçok sanat eseri var. Botticelli, bellini, Leonardo, Raphael, Michelangelo, Titian, Rubens, Rembrandt, Degas, cezanne, van Gogh ve Monet'nin muhteşem eserlerini sakın kaçırmayın. Eğer resimden hoşlanıyorsanız bu sanat galerisine az 3 saat vakit ayırın. 
Aklınızda bulunsun: ruhunuzu besleyecek bu sanat restoranı tamamen ücretsiz.



National Gallery'ye gece çökerken.

Wesminster Abbey


Wesminster Abbey günümüzde hala kullanılan bir kilise. Gotik tarzda yapılmış. 1300'lerden beri taç giyme törenleri burada yapılıyor. Westminster Abbey'de a üst düzey soyluların, bazı bilim adamı ve sanatçıların mezarları ya da mezar taşlarını görebilirsiniz. Örneğin, Newton, Dickens, Darwin ve Shakespeare gibi. içeri girdiğinizde zaten belli bir rota çizilmiş ve siz de bu rotadan ilerliyorsunuz. İlerlerken Unkown Warrior (Bilinmeyen Savaşçı) mezarını, Lady Shapel'ini, taç giyme yerini ve tahtı görmeyi unutmayın.

Buchingam Palace


Buckingham Sarayı 1800'lerden beri kraliyet ailesinin resmi ikametgahı olarak kullanılıyor. Sarayın bazı bölümleri her yıl belli zamanlarda ziyaretçilere açılıyor.



Eğer ilginizi çekerse, sarayın içinde gerçekleşen muhafız değişimini izleyebilirsiniz. Saat 11.00'de yerlerinden ayrılan muhafız birliği 11.15 gibi sarayın önüne geliyor. Sonra kapılar açılıyor ve içeride yaklaşık 45 dakika süren değişim gerçekleşiyor.



                                                            Big Ben 


Her ne kadar parlamento ve saat kulesi Big Ben olarak anılsa da Big Ben aslında saat kulesinin içindeki çanın ismi. 

National History Museum


İngilteredeki doğal tarih müzesi, British museum ve National Gallery gibi ücretsiz ziyaret edebileceğiniz bir müze. Binanın dışı da içi de çok güzel. Bu müzede dinazorları, kuşları, kelebekleri, memelileri ve değişik hayvanların evrimlerini izleyebilirsiniz.




İçeride sizi Darwin heykeli karşılıyor. Ayrıca bir de Darwin merkezi var. Evrim teorisi ile ilgili iseniz burayı da ziyaret edin derim.



British Museum

British Museum İngilteredeyseniz kesin ziyaret etmenizi tavsiye edeceğim bir müze. Oldukça büyük ve tüm bölümleri gezmek istiyorsanız 1 tam gün ayırmalısnız. Aklınızda olsun müze kapanış saatinden yaklaşık bir yarım saat önce odaları kapatıyorlar, gezinizi ona göre ayarlanızı öneririm. En çok görmek istediğiniz yerleri sakın sona bırakmayın. Bu müzedeki pekçok eser dünyanın başka ülkelerinden getirilmiş. Çok ünlü ve çok değerli eserleri görme fırsatını kaçırmayın. Ayrıca bu müze girişi de ücretsiz. Rosetta taşını, Ramses heykellerini, mumyaları ve Anadolu uygarlıklarını mutlaka ziyaret edin.



The Royal Game of Ur, önemli eserlerden biri. Oda 56'da sergileniyor. Gezmeye başlamadan önce mutlaka bir harita alın.



The Nereid Monument. Türkiyeden götürülen bir Likya mezarı.



Halikarnas Mozalesinde at heykeli Oda 21'de görülebilir.



Müzeyi gezerken çok yorulacağınız bir kesin. Eğer bir mola vermek isterseniz sevdiğiniz bir arkadaşınızla müzenin kafesinde '5 o'clock tea' yapmayı ihmal etmeyin.



The Sherlock Holmes Museum


Eğer Sherlock Holmes hayranı iseniz 221b Baker Street'teki Sherlock Holmes müzesini ziyaret edebilirsiniz. Öyle çok fazla birşey yok, ama yine de kitaplarını okuduğumuz dünyanın en ünlü dedektifinin hayali de olsa yaşadığı yeri görmek hoş bir duygu yaratıyor insanda.







COSTWOLDS-BIBURY



Costwolds küçük tepelerden, sessiz ve sakin küçük köylerden oluşan bir alan.Gördüğünüzde tipik İngiltere dedirten özelliklere sahip. Biz gittiğimizde hafif hafif yağan yağmur bu görselliği duysallıkla birleştirdi. Bath, Burford, Bibury buradaki köylerden. Koyun bölgede en sık beslenen hayvan ve doğal olarak yün konusunda oldukça iddialı. Bu bölgeyi mutlaka ziyaret edin.










Bibury




Bibury, daha öncelerden sadece resimlerini bildiğim, İngiltere'ye gideceğim belli olduktan sonra ise ismi ile resimlerini zihnimde birleştirdiğim son derece sevimli bir İngiliz köyü. Tüm İngiltere gezisinde en çok beğendiğim yerlerden biri. Oldukça küçük bir yerleşim, ama görmeğe kesin olarak değer. Yapılacak çok fazla birşey yok, ancak o kadar güzel bir doğası var ki, zaten çok fazla birşey de aramıyorsunuz. Orada bulunup o doğa parçasının içine ruhen ve bedenen girebilmek ruhunuzu dinlendiriyor. Burayı mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.










İngilterede ne yapmalı?Gezilecek Yerler?

1. Stonehenge'i ziyaret edin.
2. Costwolds'u ziyaret edin. Köylerde vakit geçirin.
3. British Museum
4. National Gallery
5. National History Museum
6. Westminster Abbey
7. Hyde Park
8. Buchingham Sarayı
9. Tower Bridge
10. Kings Cross İstasyonu Platform 9 3/4
11. Windsor Kalesi
10. '5 o'clock tea'